Gezegenin ihtiyacı olan alternatif yakıt: LPG

12.08.2022 - 12.08.2024

1910’da Pittsburg’da yaşayan bir araç sürücüsü, bugünün de dizel ve benzinli araç sahiplerinin çok fazla şikayet ettiği bir konudan yani bir depo benzinin eve gidene kadar yarıya düşmesinden, yakınarak kimyager Walter Snelling’e başvurur. Snelling araştırmaları sonucunda buharlaşan gazların bütan, propan ve diğer hidrokarbonlar olduğunu tespit eder. Hızla buharlaşan benzin bu özelliğiyle oldukça masraflıdır. Oysaki alternatifi olabilecek henüz keşfedilmemiş başka bir otomotiv yakıtı daha vardır: LPG. Onu diğer yakıt türlerinden ayıran özelliği ise kelime kökenine bakıldığında beliriyor. İngilizce ifadesiyle liquefied petroleum gas kelimelerinin baş harflerinden dilimize pelesenk ettiğimiz LPG’nin, Türkçe çevirisi Sıvılaştırılmış Petrol Gazı. Anlamı, petrol yataklarının üzerinde bulunan doğal gazdan ayrışması sonucunda oluşan bir gaz olmasından ileri geliyor. Ancak doğal olarak yer altında bulunan gaz birikimlerinden sağlanabilmesinin yanı sıra, petrolün damıtılması sonucunda basınç uygulanarak sıvılaştırılan bütan, propan gazlarının oluşturduğu hidrokarbon karışımlarından da elde ediliyor. Bu keşifle birlikte 1913 yılından itibaren İngiltere’de bilindik kullanım alanlarının yanında araçlarda da yakıt olarak kullanılmaya başlanıyor. Günümüzde de geniş kullanım alanıyla dünyanın pek çok ülkesinde yaygın olarak tercih edilmeye devam eden LPG, otomobillerde 2000’li yılların başından itibaren kullanılmaya başlandı.

Yakıt ekonomisi

Araçlarda yakıt tüketiminin birçok faktöre bağlı olarak değiştiği genellikle herkes tarafından bilinir. Yakıt tüketimindeki artış daha çok araç motorunun düşük devirde kullanılıp kullanılmadığına, aracın periyodik bakımlarının düzenli olarak yapılıp yapılmadığına, araçtaki yük durumuna ve aracın ömrüne bağlı olarak düşünülse de benzin ve mazot tüketicisi olmanın da bu artış üzerindeki payının büyük olduğu gün geçtikçe daha fazla gün yüzüne çıkıyor. Buna karşılık LPG fiyatlarının geleneksel yakıtlara kıyasla daha uygun olması sürücülerin belirli bir orana kadar tasarruf etmelerini sağlıyor. Ayrıca LPG’li motorların karbon ve asit artığı biriktirmemesi diğer motorlara kıyasla daha uzun ömrünün olmasını da garantiliyor. Dünya genelinde akaryakıt fiyatlarındaki artış, sürücülerin gün geçtikçe LPG’ye olan ilgisini artırmaya devam ediyor.

LPG ile daha yaşanılabilir bir ekosistem

Günümüzde çevre kirliliği, canlı hayatını ciddi oranlarda tehdit eden bir boyuta ulaştı. Araştırmacılar bu sorunun başlıca nedenlerinden birinin araç yakıtları olduğunun, altını çiziyor. Trafik halindeyken egzoz emisyonu yapan araçlar çevreye zarar veriyor. Ayrıca kaçak ya da sızıntı gibi durumlarda, su kaynaklarının ve toprağın da kirlenmesine neden olarak insan sağlığı üzerinde olumsuz etkilere yol açıyor. Bu türden zararlı yakıtlara alternatif olarak üretilen LPG, yakıt sisteminin kapalı olmasından ötürü sızma ve buharlaşma gibi durumların önüne geçiyor ve yanarken ortaya çıkan zararlı partikül maddelerin; azot oksit ve asetaldehit, bütadien gibi zararlı gazların emisyonunu azaltarak daha güvenilir bir yaşam alanı sunuyor. Tam da bu yüzden egzoz gazı nedeniyle hava kirliliği ve buna bağlı olarak gelişen sağlık sorunlarıyla baş edemeyen şehirlerde genellikle diğer fosil yakıtlara kıyasla canlı hayatına ve ekosisteme daha az zarar veren LPG’nin kullanımını teşvik ediliyor.

Ülkelerin LPG teşviki

Küresel çaptaki felaketlerin en başında gelen küresel ısınma ve peşi sıra gelişen iklim değişikliği sonucunda yaşanan afetler, bugün ülkelerin gündemini her zamankinden daha çok meşgul ediyor. Bu doğrultuda yapılması gerekense sera gazı emisyonlarını azaltmak için harekete geçmekten başka bir şey değil. Çünkü sera gazı emisyonları üzerinde fosil yakıt kullanımının artırıcı etkisi bulunurken otogaz, benzin ve motorin kökenli yakıtlara kıyasla emisyon seviyesini azaltıyor ve hava kalitesine katkı sağlıyor. Bu nedenle otogaz kullanımının her geçen gün daha çok teşvik edilmesinin arkasında önümüzdeki zamanlar için daha uzun ömürlü bir gezegeni ve sağlıklı canlı yaşamını garantileme hedefleri olduğu görülüyor. Örneğin 2018’de Almanya’nın Köln şehrinde başlayan dizel yasaklarının Bonn, Essen, Hamburg, Stuttgart’a sıçraması, ardından 2019’da İtalya’nın tarihi kenti Milano’da dizel ve benzinli araç kullanımında sınırlandırmalara gidilmesi ülkelerin bu konuda sıkı tedbir aldığını gösteriyor. Avrupa’da hızla yayılan yeşil bölgeler söz konusu ve otogaz, bu bölgelerdeki kısıtlamalardan muaf tutuluyor. Asya’ya da sıçrayan kademeli LPG geçişleri, Japonya ve Avustralya ile başlayarak tüm bölgelere yayılarak hızla ilerliyor.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) eyaletlerinde otogazın çevreye sağladığı etkilerin sadece özel araçlarda değil, özellikle kamusal araçlarda kullanımının önemli bir yeri var. ABD’de sürdürülebilir bir ulaşım için otogazlı okul otobüslerinin tercih edildiği görülüyor. Örneğin Connecticut’ta otogaz, okul taşımacılığının “en temiz” şekli olarak nitelendiriliyor ve eyaletteki şehirlerde otogazlı okul otobüs sayısı hızla armaya devam ediyor. Teksas Öğrenci Taşımacılığı Birliği ise otogazın daha az emisyon üretmesi, diğer yakıtlara kıyasla yüzde 75’e kadar daha temiz olması nedeniyle okul taşımacılığında otogazı önceliklendirdiğini bildiriyor. ABD’li Micro Bird şirketi de satışa sunduğu azot oksit salımı düşük okul servislerinin öğrencilerin sağlığa zararlı gazlara daha az maruz kalmalarını, milyonlarca öğrencinin okullarına giderken ve evlerine dönerken güvenli bir şekilde ulaşmalarını sağlıyor.

 

Kaynaklar

polen.itu.edu.tr

auto-gas.net

 

Paylaşmak için lütfen aşağıdaki ikonlara tıklayınız: